Yoldaş'a Mektup


Düşünce ve eylemin yitirilişidir bu yüzyıl. Bir alegoriler çağıdır. Zihnimiz; acıların, arzuların ve hazların soyutlandığı yitik bir yüzyılın şizofrenisinidir. Anlama çabası yerini yitik bir varolma çabasına bırakmıştır.      Teori 'aşma' çabasının değil, yitirilişin anlamlandırılmasının dilidir artık. Arzular geleceğe ilişkin aksiyomu değil, bugünün yitirilişine karşı sahte direnişin dilini temsil eder. Yaşam; şarkılarda, duvarların ardında, romanlarda, fısıltılarda gizlenmiş bize uzak diyarlarda yaşanan heyecansız meraklar uyandıran hikayeler olmuş … Merak ve arayış yitirilmiş. Yaşamın dışında anlık hayale hapsolmuş bir anlamsızlık haline gelmiş. Merak ve arayış; bir gemiye binip okyanusa açılan kaşifin, üzerinde hırkası yollara koyulan dervişin, manastırlar arası bilgiyi arayan ortaçağ rahibinin dünyası artık bir mit olmuş zihnimizde.   

Araftayız. Korku varoluşu besliyor, varoluş korkuyu. Direnmek unutulan yaşamın içinde şekillenen bir 'virtüel' olmuş… Zihin, korkuyu düşünce ile besliyor. Düşünce ise dış dünyayı anlamsızlaştırarak, nedenler ve sonuçlar ile gizliyor. 'Teori' örtüleri kaldırırken, şimdi örtüler olmuş gerçeğin üzerine. Zaman ve mekana hapsolmuş düşünceye artık 'teori' diyoruz. Antik Yunan'ın değişim fikri, evrensel arayışı bu yüzyılda ancak tebessüm ile karşılanır olmuş. Arayış, verili olanla sınırlı. Artık, verili olana 'reel' diyorlar, olabilecek olana ise 'virtüel'. Oysa 'reel' seçilen değil kurtulmaya çalıştığımızdır. Ve ancak verili olanda edinilir. Yani tüm yaşamımız olduğumuza karşı isyan hikayesidir. İşte tam da burada virtüel ile reel çakışır. Olduğumuza yani tam da yaşamın içerisinde, ona dokunarak sahip olduğumuza karşı, yine 'reel'in içerisinde beliren yaşanabilirliklere karşı duyulan heyecandır anlamın kendisi. Yitirilen ise; 'reel'in yıkılışına duyulan tam da onun içerisinde ona karşı olma arzusudur. İşte tam da bu yüzden zaman ve mekana hapis kopuk bir virtüel arzudur bizi dervişin ve kaşifin dünyasından koparan. Arayış; 'reel'e  tamda onun içinde isyan olmayınca, bugünün dili zihne hakim olmaya başlıyor. 'Arzu ve sahip olunan' muhasebe defterlerine konu, 'sosyal zeka' uyumun tanımı oluyor. Aşk ise denge arayışı oluyor. 

Arayış; kurtuluş değildir hele çözüm arzusu hiç değildir. Arayış; temastır ve o temasın reddidir. Sahip olunana karşı isyandır. Her isyan yeni bir kuruluştur, yeni sahip oluşlardır. Virtüel ve reel olanın kesişimi ise aktüel olandan değiştirme çabasıdır. Aşk insanın olumlu yitirilişidir. Eğer virtüel olan aktüel olduğunda hala büyük bir heyecanla ona isyan heyecanı yaşıyorsan. 

Bu yüzyıl zihnimizdeki çatışmanın felsefe aracılığı ile olumlu veya olumsuz olarak kurulması çabasının zamanıdır. Kavramlar negatif kuruluşu getirircesine oluşturulur, hareketsizlik barındırır içerisinde zamanın kavramsallaştırılmasıdır.  İşte bu yüzden korkular yatışır, arayış tutsaklıkla son bulur. İşte bombok olan tam da budur. Sınırlı bir zaman ve mekanda çatışmanın yaşanması. Oysa Cemil Meriç değilmidir kör olduktan sonra karısını terk ederek Lamia Hanım'a koşan… Meriç 'reel' de reele karşı çıkıp, virtüel olanı aktüel hale getirmemiş midir? Reel bir engel değildir, onun sendeki işdüşümüne isyan edersen.

İçinde yaşadığımız dünyanın zihnimizdeki çapraşık izdişümlerinden kaçamayız. Ancak tümel olarak dünyayı ve tekil olarak incelediğimiz objeyi mümkün olan en iyi şekilde tanımlama çabasındayızdır. Dışarıyı en iyi gördüğümüz yer her zaman en iyi yer olmayabilir. Bazen en iyi yöntem manzarayı en iyi gördüğümüz yer değildir. Tüm çabamız, en iyi görünüm için bir tepe arayışıdır.

Periklytos'13

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder