Değişim Üzerine


Sevgili Yoldaş,

Bu sabah Londra’da güneşli bir ilkbahar sabahına gözlerimi açtım. Uykuma, penceremi örten perdenin arasından süzülen güneşin yüzümde bıraktığı sıcaklıkla son verdim. Yatağımdan kalktıktan sonra önce büyük bir hüzün ve sonrasında büyük bir coşku kapladı yüreğimi. Timur Selçuk’un İspanyol Meyhanesini dinleyerek, yine daldım  en özgür hayallere…Bu sabah en güzel hayalleri Hayyam’ın Rubaileri ve bir kadeh şarapla süsledim. Geçmişe, hayallerime, aşklarıma, heyecanlarıma, meraklarıma doğru heyacanlı bir yolculuğa daldım…

Bir sürü soru belirdi yine zihnimde, bir sürü çelişki…

Sonra yeniden sorular sordum, neden değiştirmek istiyorum? Aşkları, yaşamımı, kendimi ve neden her şey olmak istiyorum, aynı zamanda hiçbir şey olmayı düşlüyorum?…

Galiba insan olduğum için…

Hayatı merak ediyorum … Meraklarıma yanıtlar bulduğumu sanarak, kendimi soruların yarattığı dayanılmaz sıkıntılardan kurtarıyorum…

Bu sabah lise yıllarımda tutmuş olduğum bir not buldum. Defterimin sayfalarına, Karl Marx’ın ‘filozoflar bugüne kadar dünyayı yorumlamakla yetindiler, asıl olan onu değiştirmektir’ cumlesini yazmışım. Bu sözün altına da şöyle bir not düşmüşüm: Değişim esastır,  biz insanların düşünme yetimizi işletebilmemiz aslında bu değişimi algılamak ve onu formülleştirme uğraşından başka bir şey değildir. Eğer insan düşünen bir canlı ise, değişim bizim var olabilmemizin itkisidir.

Kısacası Yoldaş, değiştirmek, düşünmemiz ve sorgulamamız için elzem bir ihtiyaçtır.

Dostluklarımız, meraklarımız, aşklarımız, sorularımız, cevaplarımız kısacası bu döngünün bir ürünü, tüm sıkıntılarımızın sebebi doğanın temel bir yasası olan düzene doğru eğilimin bir ürünüdür. Biz kaosun çocuklarıyız. İçinde bulunduğumuz anı ve bu anın demir parmaklıklarının arasında özgürlüğü hayal eden bireyleriz. Düzen bizi huzursuz etmeli, cevap bulduğumuzu düşündüğümüz her sorun bizi rahatsız etmeli. Yoksa özgürlük; demir parmaklıkların ardında bulduğumuzu sandığımız bir düş, bir yanıt, bir hayal olur.

Artık cevapları eleştirmeliyiz…

Dünyayı değiştirmenin tek yolu, tanımladığımız bütün yolları yeniden tekrar ve tekrar eleştirmekten geçiyor.

Ne büyük çelişki yazdıklarım, yeni bir cevap bulmuşum gibi yazıyorum…

İşte Yoldaş, aslında bir çözüm ve yol önermiyorum, bir cevap bulduğumu sanıp, kışkırtıyorum. Aslında, cevabımı eleştirmek için heyacan duyarak yazıyorum.

Bugüne kadar dünyayı yorumlamakla zaman geçirdik, cevaplar aradık cevaplar bulduğumuzu sandık, şimdi asıl olan cevapları eleştirmek, yani yeniden yorumlamak…

Tüm günlük sorunlarımız bu işte…

İktidar Yoldaş…

İktidar karşımıza her zaman çıkan zor bir soru oldu. Kimileri doğamız gereği sahip olduğumuz bir kavram olduğunu düşündü, kimileri de  insanlığı kurtarmak için gerekli olduğunu savundu…

Oysa ki, biz iktidar mücadelesini yeniden kurmalıyız. Yönetmek olmamalı esas olan, değiştirmek olmalı… Mücadele demek yeni sorunlar ve yeni cevaplar demek… Biz kaosun çocuklarının vahası mücadele aslında… Statik olan herşey  biz insanları  rahatsız ediyor…

Yoldaş, biz alışkanlıklarımızı ve düzeni sevmiyoruz. Ne kişisel ilişkilerimizde ne de bu kişisel ilişkilerimizin tanımlandığı siyasal sistemlerin içerisinde… Verili olana alternatif olan bütün siyasal fikirler bizim için sorularımıza yanıt olacak vahalar olmanın ötesine geçmiyor…

Biz değişimin önündeki her şeye karşıyız…

Herakleitus; aynı nehirde iki kez yıkanılmaz demis. Eğer önüne barajlar kurmazsak, aslında bütün mücadeleler nehir önüne çekilen setlere karşı...



Periklytos ‘05

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder